25 Nisan 2024
  • İstanbul23°C
  • Ankara28°C

Lars Hoffmann: DFDS Akdeniz İş Birimi Olarak Türkiye Yatırımımızdan Memnunuz

Kritik bir dönemde U.N. RO-RO’yu satın alan DFDS, DFDS Akdeniz İş Birimi olarak marka geçiş sürecini tamamladı.

Lars Hoffmann: DFDS Akdeniz İş Birimi Olarak Türkiye Yatırımımızdan Memnunuz

22 Ekim 2019 Salı 13:50

Stratejik bir yatırım kararı ile el değiştiren U.N. RO-RO, Türkiye’nin uluslararası pazara açılan en önemli şirketlerinden biriydi. Gerek kuruluşu gerekse gelişimi açısından önemli bir başarı hikayesi yazan U.N. RO-RO, DFDS tarafından satın alınmasıyla birlikte DFDS Akdeniz İş Birimi olarak yeni ufuklara yelken açıyor. DFDS sistemini en ince ayrıntılarına kadar bilen ve bunu Türkiye’de uygulamak üzere Akdeniz İş Birimi Başkan Yardımcısı olarak göreve başlayan Lars Hoffmann ile yeni yapılanma, Türkiye pazarı ve global gelişmeler üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

Altınay Bekar: Türkiye özellikle kredi derecelendirme kuruluşları tarafından bir süredir yatırım için en ideal ülkeler arasında listelenmiyor. DFDS böyle bir ortamda önemli bir Türk şirketini satın alarak yatırım yaptı. Yatırımınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Lars Hoffmann:  Genel olarak baktığımızda memnunuz. Şirketi satın aldığımız dönemde Türkiye’nin ekonomisini de göz önünde bulundurduk. Kimilerine göre bu satın almayı zirvedeyken yaptık ama biz bunun kendi açımızdan doğru bir karar olduğuna eminiz. Bugün Türkiye’de çalkantılar olabilir ama yaptığımız işe inanıyoruz ve Türkiye’de büyük bir potansiyel görüyoruz. Bizler ‘endüstriyel alıcıyız’, bu nedenle de şirketi satmak amacıyla burada değiliz. Şirketi geliştirmek zorundayız. Türkiye’nin ekonomisinde de ilerleme görmemiz gerekiyor; ekonomi iyi gitmezse müşterilerimizin durumu iyi olmaz ve dolayısıyla bizim durumumuz da iyi olamaz. Türkiye’de tek ihtiyacımızın bu olduğunu düşünüyorum. Ama biz burada yaptığımız yatırıma son derece güveniyoruz ve yatırımımızdan mutluyuz.

Türkiye ticaret potansiyeli açısından önemli mi yoksa Türkiye’yi uluslararası operasyonlarınız için önemli bir ayak olarak mı görüyorsunuz?

Her ikisi de. Türkiye’nin ve tüm bölgenin bir potansiyeli var ve biz bu potansiyeli henüz tam olarak kullanmıyoruz. Büyümeye ilişkin bir sonraki olası adımımız, tren ile Ghent’e bağlananiş ağımızın kalanını da önemli ölçüde operasyon yaptığımız Kuzey Avrupa’dan Akdeniz’deki servislerimize bağlamaya yönelik olacaktır. İstanbul’da bulunduğum bu kısa süre içinde burada müşterilerimiz ile çok iş yapıldığını ve halen büyük bir potansiyel olduğunu gördüm.

Farklı bağlantılar için somut projeleriniz var mı?

DFDS Akdeniz İş Birimi Başkan Yardımcısı Lars HoffmannBugünlerde her türlü olasılığı inceliyoruz ama elbette temel hedeflerimizden biri ağımızın kalan kısmını bağlayabilmek. Böylece Baltık ülkelerine kadar hizmet sunabileceğiz. Sadece Ghent’ten İngiltere veya İsveç’e değil de böyle geniş bir ağ kurmak bize daha ilgi çekici geliyor.

Anlaşmasız bir Brexit sonrası Avrupası’nda Türkiye de dahil olmak üzere ticaretin yönü nasıl olur?

Türkiye’deki işin önemli bir kısmını oluşturmasa da Brexit tabii ki DFDS ağının kalan kısmı için önemli bir konu. Açıkçası tam olarak neler olacağını söylemek zor, sonuç iki türlü de olabilir. İngiltere Türkiye’nin bir numaralı ticaret partneri değil ama belki bazı fırsatlar doğabilirdi; hiçbir zaman net olarak bilemezsiniz.

Kuşak ve Yol Projesi’nin dünya ticareti üzerindeki etkileri konusunda ne düşünüyorsunuz?

Bazı şeyler değişecek ama buradaki pazarı etkileyip etkilemeyeceğini söylemek zor. Elbette Uzak Doğu ile bu bölgeyi bağlama olanağı sunacaktır. Buna bağlı olarak gelecek yükleri, iş ağımız ile daha da uzaklara taşıma fırsatı doğabilir. Bölgeye daha fazla yük gelirse burayı Uzak Doğu malları için bir üs haline getirmek hepimiz açısından ilginç olacaktır. Biz aslen Avrupalı veya Akdenizli bir oyuncuyuz. Dünya ticaretine ilişkin özellikle de Brexit, Avrupa’nın ekonomisi gibi konularda herkesin bazı endişeleri var. Ben 2008-2009’da yaşadıklarımıza oranla daha dengeli bir durumda olduğumuza ve piyasaların daha kontrollü olduğuna inanıyorum.

DFDS Akdeniz İş Birimi, DFDS sistemine tam olarak entegre oldu mu yoksa hala ayrı bir yapı gibi mi hareket ediyor? Gelecekte firmanızı ve Türk taşımacılarını ne bekliyor?  U.N. RO-RO kimliğinden geriye kalan bir şey oldu mu?

Eski kimlikten geriye çok fazla şey kaldı.1994yılındaki kurucularımızı hatırlamak mecburiyetindeyiz çünkü bugün onlar bizim müşterilerimiz. Kurucularımızı unutmadık. Entegrasyon sürecinin bizim açımızdan oldukça başarılı geçtiğini söyleyebilirim. Firma ismini değiştirdik ama halen yapılması gereken çok şey var. Görevimiz Türkiye’deki şirketi sistem, tarifeler gibi konularda DFDS ağının kalan kısmı ile aynı ve uyumlu hale getirmek ama halen  bu konuda eksiklerimiz var. Bugünlerde bunlarla uğraşıyoruz. DFDS Akdeniz İş Birimi’ni bugün son derece sadık müşterilerimiz konumunda olan kurucularımıza ve U.N. RO-RO geçmişine saygıda kusur etmeden DFDS sistemine dahil etmeye çalışıyoruz.

Türkiye’de başka satın almalar yapmayı düşünüyor musunuz?

DFDS olarak her zaman satın alma fırsatlarının peşindeyiz ama şu anda bir yorum yapamayacağım. Burada ve bölgede kendi iş alanımız dahilinde genişlemek istiyoruz. Tüm çalışma ağımızda işimizi organik büyüme ile genişletmek bizim için kesintisiz olarak devam eden bir süreçtir.

Bu iş lojistik alanını da kapsıyor mu?

RO-RO işini kapsıyor.

DFDS’nin Türkiye’ye getirdiği 237 metre uzunluğundaki Akdeniz’in en büyük Ro-Ro gemisi 6 bin 700 liner metrelik 450 TIR taşıma kapasitesiyle hizmet veriyor.

Pazarın genel durumuna ilişkin başka söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Açıkçası pazarda bazı zorluklar var ama müşterilerimiz halen bize sadıklar ve bunun için minnettarız. Ama elbette hepimiz için zor bir dönem. TL’nin Euro karşısında zayıflaması nedeniyle pazarda dengesizlik var. İthalat çok düştü ve bu durumdan biz de muzdaribiz. DFDS, DFDS Akdeniz İş Birimi’ni hem şirketi hem de bölgeyi geliştirmek için kurdu. Ekonomik dalgalanmanın tamamen farkındayız. Bu durum bizi ve müşterilerimizi zorluyor ama İstanbul’da doğru bir yatırım yaptığımıza eminiz. Bunu uzun vadeli bir yatırım olarak görüyoruz ve işlerin yeniden gelişeceğinden şüphemiz yok.

Son dönemde iki yeni gemi yatırımı yaptınız. Başka yatırımlarınız olacak mı?

Yeni büyük gemilerimizden ikisini Türkiye’ye getirerek burada önemli bir yatırım yaptık. Bu gemilerle büyümede bir katalizör etkisi yaratmayı umuyoruz. Gemiler yaklaşık 450 araç taşıyabiliyor ve yüzde 70 daha fazla kapasiteye sahipler. Gemiler Türkiye’ye tam da kriz döneminde geldi ama performans anlamında iyi durumdayız. Yeni gemilerin kalanları ağımızdaki başka bölgelere gidecek. Yatırım anlamında İstanbul’da ayrıca büyük bir IT Geliştirme Merkezi kurduk. Tüm DFDS ağına yönelik IT sistemleri geliştirmesi için çok sayıda iyi eğitimli ve yetenekli kişiyi işe aldık.

Biraz da kendi iş geçmişinizden söz eder misiniz? İstanbul’daki bu deneyimin kariyer gelişiminiz üzerinde nasıl etkileri olmasını bekliyorsunuz?

5 yıldır DFDS’de Danimarka ve Almanya’daki güzergahlarımız ve terminallerimiz için çalışıyorum. Ondan önce 15 yıl boyunca Avrupa çapında operasyonları olan Danimarkalı bir taşımacılık şirketinin CEO’su olarak çalıştım. Son iki yıl Dubai’de görev yaptım. Yani iş deneyimim hep taşımacılık ve lojistik alanında oldu. Türkiye’ye ilişkin düşüncelerim –İstanbul’un trafiği dışında– çok olumlu. Müşterilerimiz çok sıcak ve ilişkiye önem veren insanlar. Benim görevim sistemleri kurarak son derece iyi bildiğimiz kültürel farklılıklara saygı çerçevesi içinde şirketi tamamen ‘mavi’ hale getirip DFDS’in son aşamasına taşımak.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA