22 Kasım 2024
  • İstanbul15°C
  • Ankara16°C

UPS, Türkiye’den Orta Doğu Ve Orta Asya’ya Uzanacak

2009 yılında Ünsped’in UPS’e dahil olmasıyla birlikte DHL ve TNT’den sonra UPS de Türkiye’de yüzde 100 uluslararası yönetim ve sermaye ile yoluna devam etmeye başladı.

UPS, Türkiye’den Orta Doğu Ve Orta Asya’ya Uzanacak

01 Nisan 2010 Perşembe 17:26

2009 yılında Ünsped’in UPS’e dahil olmasıyla birlikte DHL ve TNT’den sonra UPS de Türkiye’de yüzde 100 uluslararası yönetim ve sermaye ile yoluna devam etmeye başladı. Ünsped Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Ündeğer, bu süreçte sadece şirketini UPS’e dahil etmekle kalmadı UPS’in Türkiye, Orta Doğu Ve Orta Asya Başkanlığı ile iş hayatına üst düzey yönetici olarak devam etme kararı aldı. KargoHaber Dergisi olarak Haluk Ündeğer ile bu gelişmeleri ve gelecek vizyonunu konuştuk.

- Sayın Ündeğer, Ünsped’in UPS’e dahil olmasından itibaren bugüne kadar neler gelişti? Bu gelişmeleri özetleyebilir misiniz?

- Şirket ortakları, yöneticileri ve tüm çalışanları açısından çok büyük gelişmeler oldu. Daha fazla bilgi paylaşımı ve daha planlı çalışma açısından yıllarca yapmaya çalışıp da bir türlü vakit bulamadığımız, sisteme oturtamadığımız şeyleri bu 6 ay içerisinde hem gördük hem de bunları nasıl düzenleyebiliriz diye düşündük. Ayrıca bunların entegrasyon süreçleri var. Bu entegrasyon süreci bir şirketin öbür şirketle olan birlikteliği sonucu, sistemlerin birbirlerine uyumlu hale getirilmesi anlamına geliyor. Her şirketin kültürü farklı ve bunları aynı potada eritebilecek sistemi hep beraber kurduk. Uluslararası anlamda kendi işimizle ilgili herşeyin nasıl yapılması gerektiğini, bunun dünyada nasıl yapıldığını hep beraber öğrendik. Aslında bu sürece çok güzel bir öğrenme süreci diyebiliriz. Aslında yönetim tarzımızın Amerika’dan, İngiltere’den, Almanya’dan veya gelişmiş diğer ülkelerden çok farklı olmadığını ve şirket yönetim kültürümüzün içinde zaten bunların olduğunu gördük. Çeşitli sistemlerle bu entegrasyon çok rahat bir biçimde oldu. Hiçbir sıkıntı çekilmedi çünkü her şey buna uygun olarak yapılanmıştı. Sadece bir lokal şirket olarak değil uluslararası şirket olarak da aynı kişilerle çalışıyoruz. Hiçbir personelimiz ya da yöneticimiz bu süreçte değişmedi. Burada çalışan arkadaşlarımız entegrasyonun birer parçaları oldu. Ben tamamen uluslararası yöneticiliğe entegre olmak durumundaydım.

 

- Yıllarca patronluk yaptıktan sonra profesyonel yönetici olmak sizin için kişisel anlamda enteresan bir süreç değil mi?

- Aslında grubun içerisinde patronu olduğum bir sürü şirket vardı ama hiçbir zaman patron şapkasını taşımıyordum. Yurtdışından sorumluydum, genel müdür gibi hissediyordum. Hiçbir zaman kendimi patron olarak görmüyordum. Bu nedenle adaptasyon kolay oldu ve rahatsız edici bir durum olmadı. Şimdi de Mısır’dan başlayıp Çin sınırına kadar giden 21 ülkenin yönetimi var. Türkiye, Orta Doğu ve Orta Asya’dan oluşan bir bölge burası.


- Bu, UPS’e has bir yapılanma herhalde?

- UPS, Amerika’nın ikinci büyük işveren şirketi. Çok uluslu şirketlerin içinde de yönetim anlayışı olarak yıllardır en beğenilen olarak seçilen bir şirket ve çok uluslu bir şirket olarak dünyanın her yerinde var. Bu şirketler her zaman gayet doğal olarak ilk adımları atıyorlar ve diğerleri de peşlerinden geliyor. Bu konuda birçok ülke aynı şeyi yapmaya başladı. Ülkeleri ziyaret ettikçe anlıyorum ki UPS zaten müthiş bir planlama ve iş yönetim anlayışıyla, sistemiyle bu birleştirmeyi ya da hareketi planlarken de çok doğru bir plan oluşturmuş. Geçenlerde bu konuda Almanya’daki ihracatçı birlikleriyle beraber bir toplantımız vardı. Dünya dış ticaretinde Almanlar bir numaralı ülke konumundalar ve bu toplantıda UPS’i ben temsil ettim. Oradaki çalışmada baktığınız zaman Almanlar bu dış ticaretin en büyüğünü kendi komşularıyla yapıyorlar. Ticaretin yüzde 80 kadarını Hollanda ve Fransa ile yapıyorlar. Oradaki konuşmamda dedim ki; “Komşularınız tükendi. Ülkenin sınırlarını değiştirmediğiniz müddetçe komşunuz bu kadar. Eğer yarını planlayacaksanız size bol komşusu olan bir ülkedeki ortak lazım.” Bu kimdir? Dönüp baktığınız zaman şimdiye kadar Avrupa Birliği ile en iyi entegrasyonu sağlayabilmiş bir ortak olmalı bu ortak. Yani bankasıyla güvenilir olmalı, hukuk sistemiyle kısmen entegre olmuş olmalı, muhasebe sistemiyle entergre olmuş olmalıdır ve bu ortak Türkiye’dir. Çünkü sol tarafına baktığınız zaman 300 milyonluk bir nüfus var; biraz daha ilerleyip Türk Cumhuriyetleri’ne geçtiğinizde ileriki 5 sene içerisinde 300 milyon orta zengini olan bir Çin karşınıza çıkacak. Bunlarla ticaret yapmak için Türkiye ideal bir ülkedir. Mal akışını Dubai üzerinden de yapabilirisiniz belki ama oralarda satışı yapacak, faturalandıracak, uyum sağlayacak ortağın Türk olması gerekiyor. Çünkü mal akışı ayrı bir şey, ticaret başka bir şeydir. Ayrıca Türk ortağın kendi iç tüketimi de son derece yüksek, sadece Türkiye 70 milyonluk bir pazar.

 

- Türkiye’nin de dahil olduğu 21 ülkenin başkanı olarak bir anlamda Türkiye’ye sermaye gelmesi açısından Türk iş adamını da temsil ettiğinizi söyleyebilir miyiz?

- Almanya’daki ihracatçılara da zaten şöyle söyledim; “Bakın bunu UPS yaptı. Çok büyük bir şirket olmasına rağmen yanına bir Türk şirketini de alarak o bölgelerde faaliyet göstermeye başladı.” Kısa dönemde belki bu söylediklerimin çok önemi yok ama uzun dönem olarak baktığınızda bundan 20 sene sonrayı planlıyorsanız, yabancılar için bir Türk partner mutlaka gerekiyor. Lojistik hareketleri istediğiniz limandan yapabilirsiniz ama malın pazarlara akışı için ticari partner olarak seçeceğiniz şirketler Türk şirketleri olmalıdır diye bir düşüncem var ki, bu da UPS’in düşüncesinden kaynaklandı.

Ama bir yandan da bakıldığında dünyanın bir numaralı dış ticaret ülkesi esas olarak komşularıyla işini yürüten bir yapıda. Bize dönüp baktığımızda ise batı komşularımız çok önemli bir yer teşkil etmiyor olsa bile Rusya, İran, Azerbaycan, Gürcistan, Irak, Suriye gibi komşularımız, petrolü olan zengin ülkeler. Bu ülkeler artık hem üretiyor, hem de tüketiyorlar. Artık sadece üretip, satıp tüketmemek gibi bir olgu dünyada kalmadı. Çin’de bile bu durum artık değişti, onlarda da artık pahalı malları alan orta zenginlerden oluşan bir kesim var ve bu kesimin nüfusu 5 yıl sonra 300 milyonu bulacak. Bu nedenle artık Çin’i bir rakip olarak görmenin yanı sıra bir pazar olarak da görmek lazım.

 

- 2009 yılını Türkiye ve Dünya ekonomisi açısından değerlendirebilir misiniz?

- Türkiye iç pazarda büyüyerek 2009 yılını geçirdi ve hakikaten büyük bir kriz yaşamadı. Ancak dünyanın büyük ekonomileri kriz yaşadılar. Bankacılık sistemlerinin veya büyük şirketlerin çökmeleri insanlar için bir kriz hatta kaostu. Krizin Türkiye’nin iç pazarına çok büyük bir etkisi olmadı. Baktığımız zaman iç pazarda küçülmeler değil büyümeler gördük. Türkiye bankacılığında kar artışları ve büyümeler oldu. Fakat dış ticaretimizde yani Türkiye’nin ihracatında düşmeler oldu çünkü dünyadaki alıcılar yüzde 20 küçülürken bizden yüzde 20 fazla mal alması mümkün değildi ve bu nedenle daha az mal aldılar. Düşüşler genelde sanayi ürünlerinde, dayanıklı tüketim malzemelerinde ve yatırımlarda oldu; ancak gıda sektöründe dünyada da düşüşler yaşanmadı.

Türkiye, bu dönemde Avrupa ülkelerine yaptığı ihracattaki düşüşü diğer pazarlara yönelerek telafi etmeye çalıştı. Ancak Türkiye’nin alternatif pazarlar için hala çok fazla şey yapmadığını söyleyebiliriz. Çünkü etrafımızda o kadar güzel pazarlar var ama hep onlara sırtımızı dönmüşüz. Aslında bizim tüccarlarımız çok büyük bir coğrafyaya ulaşabilecek durumdalar. Örneğin Birleşik Arap Emirlikleri, Irak gibi ülkelerin çok ideal pazarlar olduklarını söyleyebilirim. Yeter ki ihracatçılar birliğimiz vasıtasıyla bu pazarlarda daha disiplinli, daha düzgün bir vaziyette yer alalım.

 

- UPS Türkiye olarak 2010 yılında ne gibi yatırımlar öngörüyorsunuz?

- Sadece UPS Türkiye olarak değil 21 ülkede yatırım planlıyoruz. Türkiye’nin müdürü planlamasını yaptı bizlere gönderdi. Biz bir bölge yönetimiyiz ve ofisimiz Dubai’de. Ben onların göndermiş olduğu yatırım planını kabul ettim. Arkadaşlar birçok şeye yatırımı yapacaklar, ben de birçok ülkede yatırım yapacağım.

 

- Bu 21 ülkede UPS’in durumu Türkiye’deki gibi mi? Yoksa eskisi gibi temsilcilik bazında olanlar da var mı?

- 21 ülkede yönettiğim şirket sayısı 21’in çok çok üstünde. Aynı ülkede 3 tane şirketimiz olan yerler de var veya 10 adet şubemiz olan küçücük bir yer de var ama 3-4 tane ayrı şirket mevcut. Bunların içinde kendi şirketlerimiz, temsilcilik verdiklerimiz, servis sağlayıcısı anlaşması yaptığımız yerler de var. Yani ben 21 ülke yönetirken bir sürü şirketi yönetmek durumunda oluyorum ve bir ülke için tek bir plan yapamıyoruz, her şirketi ayrı ayrı planlıyoruz. Bunların arasında ben hiçbir ayırım yapmıyorum. Bize acente olarak hizmet veren şirketi de bizim kendi şirketimiz gibi düşünüyoruz. Önemli olan müşterimize servis kalitesi ve fiyat açısından daha iyi hizmeti verebilmektir.

 

- Ünsped zamanında siz ağır vasıta yatırımları yapmıştınız, depolarınızda büyük malların operasyonunu gerçekleştirdiniz ama ekspres kurye işi farklı bir iş, bunları tek çatı altında mı yürütüyorsunuz? Yoksa ayrı bir yapılanma mı var?

- Toplamda tek çatı diyebiliriz ama daha öncede söylediğim gibi bir ülkenin içinde 5 tane farklı şirketimiz oluşabiliyor. Bunları kendi içimizde bölebiliyoruz. Hangi konuya daha iyi odaklanabilirlerse o konuyu o şirkete veriyoruz. Bunları departmanlar olarak da görebiliyoruz. Ancak başta da belirttiğim gibi holding bazında çatı tek ve müşteri karşısında da tekiz. Ancak içeride masraf bölümlerimize göre farklı sistemler, yönetimler gelişiyor.

- Entegre lojistik işinde Türkiye ve diğer 20 ülkede neler yapacaksınız?

- UPS zaten hali hazırda oldukça büyük bir lojistik firması ve buralarda çok büyük lojistik işleri yapıyoruz. Şu ana kadar bu kısmı ben yönetmiyor ve fazla bilmiyordum ama şimdi bana bağlı yönetildiği için çok büyük bir lojistik firması olduğunu görüyorum. UPS bu konuda çok katma değerli işler yapıyor. Bu belki Türkiye’de çok fala değil ama kısa zaman içerisinde artacak.

 

- 2010 yılında ve uzun vadede gerek ekpres işinde, gerekse lojistikte sizin için lokomotif sektörler hangileri olacak?

- Hepsine birden yürüyeceğiz, durarak zaten bir şey elde edemeyiz. Ekspres taşımacılıkta zaten sektör seçme durumumuz yok. Lojistikte ise hepsinde varız. Yani tekstilde, elektronikte, otomotivde ve diğerlerinde varız ama bunları çok daha fazla geliştireceğiz.

 

- Türkiye’de sizin altınızdaki yönetici yapılanmasında ekspres ile lojistiği aynı kişi mi yönetiyor?

- Toplam Türkiye’den sorumlu bir müdür ataması yaptık. Kendisi yabancı ve ona bütün kısımlar bağlı. Eskiden benim altımda bulunan ekiplerin hepsi şu anda ona bağlı. Bu konum için Türkçesi olan bir kişiyi özellikle seçmiştik, daha da geliştirdi. Daha önce Avrupa’da, Amerika’da ve bölgemizde çalışmış, bölgeye hakim bir kişi ve 6 aydır bizim arkadaşlarımızla beraber burada çalışıyor.

 

- Sizden belli bir yöneticilik süresi istediler mi? Ya da sizin önünüzde böyle bir plan var mı?

- Benim önümdeki plan minimum 5 sene kalmak şeklinde; çünkü söylediklerimin bu ülkelerde yürüyebilmesi, oturması bugünden yarına olabilecek bir şey değil. Bir binanın yapımı bile 2 yıl sürüyor. Hem burada hem de oralarda yapılacak çok iş var. Bu nedenle 5 yıllık bir süre kalmak istiyorum.

 

- Önümüzdeki 5 yılı değerlendirecek olursanız, UPS bu bölgelerde nasıl bir büyüme bekliyor?

- Bana bağlı ülkelerden çok büyük bir büyüme bekliyorum. Çünkü uluslararası bazda bu ülkelerin birçoğu yeni açılıyor.

 

- Şu anda hangi uçağınız Türkiye’ye geliyor?

- Uçağımız her sabah 08:00’de İstanbul’a geliyor. Köln - İstanbul - Tel Aviv, Tel Aviv - İstanbul - Köln olarak izlediğimiz bir rota var. 44 tonluk Airbus kargo uçağı ile uçuyoruz. Bu Türkiye’nin günlük potansiyeline yetiyor ama yetmediği anda uçak takviye etme imkanımız var.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA