22 Aralık 2024
  • İstanbul6°C
  • Ankara6°C

Bıçak Kemiğe Dayanınca

Türk taşımacıları kayda değer hiçbir ülkenin taşımacısının yaşamadığı deneyimlere sahip. Çalıştığı hatların, gittiği ülkelerin bir biriyle alakası yok.

Bıçak Kemiğe Dayanınca

19 Mart 2014 Çarşamba 10:16

Eksi 40 dereceden artı 45-50 dereceye kadar değişiklik gösteren iklim koşullarında sefer yapıyor. Türk plakalı araçlar ve şoförleri, insan canının deyim yerindeyse tavuk kadar kıymetinin olmadığı yollardan, topraklardan geçiyor. Deniz seviyelerinden dağ başlarına, toprak yollardan dünyanın en modern otoyollarına kadar değişen koşullarda direksiyon sallıyorlar. Taşıdıkları malların da bir biriyle alakası yok. Kah dev bir türbin, kah domates... Türk taşımacıları karpuz da taşıyor, dünyanın en ünlü müzelerinde sergilenen milyon dolarlık tabloları da…

Elbette hiçbir iş kolay değil, hiçbir yol engelsiz engebesiz olmuyor. Fakat ‘bu kadar da olmaz’ deyimini kullanmayı da en çok taşımacılar hak ediyor. ‘Rusya’dan kurtuluyor muyuz’ derken, Suriye bitiyor, ‘Mısır’da mahsur mu kaldık yoksa’ derken, Bulgaristan ‘çamura yatıyor’. ‘Şurada konvoy yapalım, oraya boş gemi gönderip adamları kurtaralım, buradan da ne istiyorlarsa verelim de aman yolumuz kapanmasın, şundan da azıcık belge alalım’ derken çözüm üstüne çözüm üretmek –artık bunlara da ne kadar çözüm gözüyle bakılırsa- yükümlülüğü de taşımacılara ve onların örgütlenmelerine düşüyor. Sanırsın yaptıkları suç, sanırsın top oynamak için ağlaşıyorlar… Üstelik medyada, sıradan bir spor kulübünün başkanı kadar bile seslerini duyuramıyorlar. Üste para verip ilan yayınlıyorlar. Hatta bazen seslerini duyurabilmek için ellerinde pankartlarla eylem yapıyorlar. Neyse ki bunu yurt dışında yapıyorlar da başları derde girmiyor...

Buradan öneriyorum, bundan sonra dernek başkanları kulüp başkanı, yöneticiler teknik heyet, şoförler futbolcu kılığında demeç versinler… Böylece ilan vermekten de kurtulurlar…

Neyse ki çok yaratıcılar. Bir zamanlar RO-RO’yu devreye soktular, tren hatları kurdular, yabancı ülkelerde şirketler kurdular, arabalar-şoförler aldılar, türlü-türlü çarelere başvurdular. Yıllardır karşılıklı olarak satranç oyuncularına taş çıkartacak hamleler yapıldı. Yollara dizildiler, üstlerini- başlarını yırttılar, şoförler ellerinde pankartlarla gösteriler yaptılar, taa Viyanalar’da basın toplantıları düzenlediler… Sonunda işi; ‘patronati’ kurmaktan, kapıları kapatmaya kadar vardırdılar. Biri küresel düzeyde mücadele sergilemek, diğeri özel olarak bir ülkenin haksız uygulamalarından kurtulmak adına atılan bu adımların sağladığı katılımcılık, alınan sonuçlardan daha çok umut veriyor.

Ne de olsa ticari ortaklıklar kurmayı da başarmış bulunan rakip işletmeler; patronati ile bir kez daha ortak çıkarlar adına birlikte hareket etme, grup yararına bireysel faydayı göz ardı etme kararlılığı sergilediler. Bulgaristan örneğinde ise kamu ve özel sektör birlikte hareket etti. UND ve Ulaştırma Bakanlığı, sektör ve ülke menfaatlerini korumada kararlı davrandı. Bu kararlılık karşısında başka bazı kamu ve sivil toplum örgütleri de mücadeleye dahil oldular.

Bütün bunların sonunda somut kazanımlar elde edildi elbette. Fakat daha da önemlisi, know-how elde edilmiş olmasıdır. Taşımacılar zaten biliyordu fakat zaman zaman bilgilerin de tazelenmesi, test edilmesinde yarar olabiliyor. Patronati de, Bulgaristan da sorunlar karşısında kenetlenme, birlikte davranma kültürü adına önemli adımlardır, önemli hatırlatmalardır...

İlker ALTUN 
[email protected]


19 Mart 2014

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA