23 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Ankara16°C

Avrupa Birliği Yolundaki Türkiye’de Standartlar Tartışıldı

Avrupa Birliği Yolundaki Türkiye’de Standartlar Tartışıldı

24 Kasım 2006 Cuma 16:56

LOGITRANS’06 İntermodal Taşımacılık Lojistik Fuarı ve Konferansı kapsamında gerçekleştirilen Sektörel Lojistik Günleri Konferansları’nda ‘Dış Ticaret ve Gümrük İşlemlerinde Standardizasyon Uygulamaları’ konulu bir konferans düzenlendi. Prof. Dr. Emre Alkin’in oturum başkanlığını yaptığı konferansa T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, Dış Ticaret Standardizasyon Genel Müdürü Yavuz Mollasalihoğlu, T.C. Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı, Gümrükler Genel Müdür Vekili Umman Hamidoğulları, Türk Standartları Enstitüsü (TSE) İthal Malları Belgelendirme Daire Başkanı Hüseyin Özdamar, T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı Marmara Bölge Müdürü Çağatay Öztürk, T.C. Başbakanlık İstanbul Gümrük Muhafaza Başmüdür Vekili Selahattin Aldemir, T.C. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, İstanbul Tarım İl Müdürü Ahmet Kavak ve İstanbul Gümrük Müşavirleri Derneği (İGMD) Yönetim Kurulu Başkanı Esen Yağcı konuşmacı olarak katıldı. 

Panelde ilk olarak söz alan T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, Dış Ticaret Standardizasyon Genel Müdürü Yavuz Mollasalihoğlu, konuşmasında Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve Avrupa Birliği Gümrük Birliği anlaşmasının Türkiye’yi getirdiği noktaya temas etti. 

DTÖ’nün üç temel felsefesinden söz eden Mollasalihoğlu, "Herşeyden önce amaç; ticaretin tamamıyla serbestleştirilebilmesi, sadece tarifeler yoluyla koruma yapılabilmesine imkan tanıması ve ülkeler arasında her hangi bir ayrım yapılmamasıdır. DTÖ üyesi olan ülkeler arasında herhangi bir ülkeye farklı bir gümrük rejimi uygulayamıyorsunuz. Bir de yerli - yabancı mallar arasında yapılan uygulamalar itibariyle herhangi bir ayrım yapmanız mümkün değil. Bu, temel üç ilkedir." dedi.

Gümrük Birliği’ne bakıldığında da temel ilkenin aslında DTÖ’den çok farklı olmadığını belirten Mollasalihoğlu, 1/94 sayılı Ortaklık Konseyi anlaşmasının 5. ve 7. maddelerinde açık bir şekilde serbest dolaşımın tarif edildiğini, tarafların birbirlerine gümrük vergisi ve tarif dışı engel de uygulayamayacağının açık olarak yazıldığını söyledi.

Standartların ihtiyari olarak uygulanması zorunlu olan uluslararası anlaşmalar gereği bir düzenleme iken, teknik düzenleme uygulamaların zorunlu olduğunu ve teknik düzenlemelerin piyasanın inisiyatifine uyularak değil, kamu otoritesi tarafından yapılarak uygulanmasının sağlanması gerektiğini ifade eden Mollasalihoğlu, sözlerini şu şekilde noktaladı: "Biz Standardizasyon Genel Müdürlüğü olarak son iki senedir özellikle Türkiye’nin altına imza attığı bu iki önemli anlaşmanın gereklerini özellikle Gümrük Birliği ile ilgili olanları Avrupa Birliği’ne kesin adaylık sürecimizin başlaması nedeniyle hızlandırmış durumdayız. Bu kapsamda iki yıl önce bildiğiniz üzere zorunlu standart uygulamaları anlamında ithalatta kapsamlı bir indirime gittik. Bunları bu yıl da sürdürmeyi planlıyoruz ve sistemi tamamıyla Avrupa mevzuatına getirme nihai hedefimiz var."

 

İthalat aşamasında yapılan standarda ilişkin uygunluk denetimi Gümrük İdaresi için yük

Avrupa Birliği üyesi ülkeler ile uygulanan ticarette ortak gümrük tarifesinin uygulamaya başlanması ile gümrük vergileri, eş etkili vergiler ve miktar kısıtlamalarının fiilen kalktığını belirterek konuşmasına başlayan T.C. Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı, Gümrükler Genel Müdür Vekili Umman Hamidoğulları, hukuken ve fiilen bu olay gerçekleşmesine rağmen ticarette malın ve eşyanın serbest dolaşımı konusunda teknik engellerin fiilen kaldırılma sürecinin devam ettiğini, standardizasyon da uyum çalışmalarının sürdürüldüğünü açıkladı.

Dünyada ticaretin ciddi şekilde arttığını ve bu artıştan Türkiye’nin de gittikçe artan oranlarda pay aldığını vurgulayan Hamidoğulları, "Dünya ticaretine baktığımızda, dünya gümrükleri artık bir maliyet unsuru. Böyle olunca bir yandan ciddi bir hız sağlarken, diğer yandan da öngörülen bütün kayıtlamalara uygunluk, kötüye kullanım, kaçakçılığın önlenmesi hususlarında da etkinlik sağlanması gerekiyor. İşlemler arttıkça eşyanın fiziki kontrol oranı düşüyor ve dolayısıyla yeni kriterler ve yeni bir takım enstrümanların devreye girmesi gerekiyor. Türk Gümrük İdaresi de bunu yapmaya çalışıyor. Bu kapsamda baktığımızda Türkiye uygulamasında standarda ilişkin uygunluk denetimi, Avrupa Birliği uygulamasının aksine ithalat aşamasında yapılıyor. Avrupa Birliği uygulamasına baktığımızda iç piyasada yapılan bu denetimler bizde Gümrük İdaresi açısından idari bir yük." şeklinde konuştu.

Gümrük İdaresi’nin iş hacmine uygun olarak fiziksel durumunu değerlendiren Hamidoğulları, teknolojik altyapının uygun olduğunu fakat insan gücüne bakıldığında ticaret hacmine nazaran ciddi düşüş yaşandığını kaydetti. Gelişmiş ülkelerde de teknolojinin büyük oranda kullanıldığını fakat insan unsurunun yok edilmediğinin altını çizen Hamidoğulları, Gümrük Müsteşarlığı olarak dış ticarette standardizasyon kapsamındaki ürünlerin denetiminin Avrupa ülkelerinde olduğu gibi mümkün mertebe iç piyasaya kaydırılmasını arzuladıklarını söyledi. "Gümrük Müsteşarlığı olarak temel bakış açımız; standart uygulamasında iç piyasaya kayılması halinde sistemin daha rahat gideceği ve faktör maliyeti taşıyan gümrük işleminde hız kazanılacağı yönünde." diyen Hamidoğulları, C işareti taşıması gereken ürünlerde gitip bazındaki listelerde değişiklikler olduğunu ve bunların hızının zaman zaman izlenemediğini açıkladı. Ticaret hacmi arttıkça risk unsurlarını öne alıp fiziki kontrole tabi tutulmuş eşya ile diğerlerini ayırdıklarını belirten Hamidoğulları, "Bu kapsamda bizim dört hatlı bir uygulamamız var. Kırmızı hat; fiziki kontrole tabi olan ürünleri belirliyor, sarı hat; sadece belge incelemesi ile yetindiğimiz ürünleri belirliyor, mavi hat; nisbi olarak bizim için makbul iş yapan firmaların hataya ve cezaya düşmemiş ve belli bir sürede bunu kanıtlayabilenlerin basitleştirilmiş usul kapsamından yararlanan şirketlerin yaptığı işlemleri anlatıyor. Bir de çok özel durumlarda belli bir mal grubunda fiziki kontrole hiçbir şekilde muhatap olmayan yeşil hattımız var. Bu standardizasyon uygulaması, bizim çok fazla önemsediğimiz bir uygulamamıza da sekte vuruyor. O da mavi hat uygulamamız. Bizim için güvenilir addettiğimiz insanlar bu eşyaları alıyor, ambarlarına götürüyor biz bilahare bunları yapıyoruz, yapmayı öngörüyoruz. Sonradan kontrol sistemi ile bakıyoruz. Aynı bizim için muteber olan, mavi hattan yararlanan firmaların getirdiği ürünler standardizasyona tabi ise bu sefer sıkıntı çıkıyor. Yani bu işlem, standartla ilgili belgenin edinim sonrasına kaydığı için fiilen Gümrük Kanunu ile getirilen mavi hattan fiilen yararlanılamıyor. Böyle de bir handikap var." dedi.


Türk Standartları Enstitüsü (TSE) İthal Malları Belgelendirme Daire Başkanı Hüseyin Özdamar ise yaptığı konuşmada TSE’nin hizmetlerinden söz etti. 

C işareti verebilmek adına onaylanmış kuruluş olma yolunda TSE olarak her türlü alt yapıyı sağladıklarını kaydeden Özdamar, prosedür eksikliğinin yerine getirilmesi aşamasına gelindiğini söyledi.

"TSE’nin malların serbest dolaşımı için asli görevi; uluslararası ortak standartları hızla harmonize etmek, bunları Türk standardı olarak adapte etmek, bu standartlara uygun üretimleri, hizmetleri, sistemleri, personelleri belgelendirirken TSE ve TSEK markası ile ürünlerin dünyada 40’a yakın ülkede serbestçe dolaşımını sağlamaktır. TSE, Türkiye’ye ithal edilen bir kısım ithal malların mallar daha millileşmeden gümrük sahasında denetimini yapmaktadır." diyen Özdamar, bu hizmetleri Dış Ticaret Müsteşarlığı, Sağlık Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı adına yaptıklarını açıkladı.

Dış Ticaret Müsteşarlığı adına, Dış Ticarette Standardizasyon Tebliğleri ile malların ithalat kontrollerini gümrük sahasında o standardın gerektirdiği usul ve esaslarla yaptıklarını ifade eden Özdamar, uluslararası standartların gerektirdiği miktarlarda numune alınıp, alınan numunenin laboratuarlarda muayeneye tabi tutup, muayeneden sonra düzenlenecek raporların uygun olması halinde malların millileştirilmesine yönelik uygunluk belgeleri düzenlediklerini kaydetti.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı adına da 2004/22 tebliğ kapsamında işlemler yaptıklarını belirten Özdamar, bu kapsamda elektromanyetik uyumluluk yönetmeliği, alçak gerilim direktifi ve makine direktifinin yer aldığını açıkladı. İthal malların gümrük sahasında C işareti taşıyıp taşımadıkları, uygunluk beyanının bulunup bulunmadığı ve uygunluk beyanlarının usulüne uygun düzenlenip düzenlenmediğinin kontrolünün yapıldığını söyleyen Özdamar, Sağlık Bakanlığı adına da 2004/9 tebliğ kapsamında yer alan iki direktif kapsamında yani; tıbbi cihazlar ve aktif tıbbi cihazlar direktifleri kapsamındaki malların denetimini yaptıklarını bildirdi. Bu gruptaki malların hemen hemen yüzde 90’ının riskli ürünler olduğunu söyleyen Özdamar, "Dolayısıyla yüzde 90’lık kısmı onaylanmış kuruluş gerektirdiği için gümrükteki sıkıntıların büyük bir kısmı da buradan çıkmaktadır. Çünkü Bakanlığımız ve koordinatör kuruluşumuz Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından koyulan mevzuat gereği riskli ürünlerle ilgili sadece uygunluk beyanlarının olması yeterli görülmüyor. Ürünün teknik dosyası ve gerektiğinde de muayene ve deneylerin yapılması gerekiyor. Bu nedenle ufak tefek sıkıntılar oluyor." şeklinde konuştu.

Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı adına gerçekleştirdikleri faaliyetlerden de söz eden Özdamar, Bakanlık tarafından yayınlanan Tarımda Kullanılan Kimyevi Gübreler Yönetmeliği ve Tarımda Kullanılan Organik Gübreler Yönetmeliği kapsamında yer alan organik gübreler ile kimyevi gübrelerden gene gümrük sahasından uluslararası kriterlere göre belirlenmiş usul yasasına dahil olarak alınan numuneleri laboratuarlarda inceledikten sonra yönetmeliklere uygunluğunun tespiti halinde uygunluk belgesi düzenlediklerini açıkladı.


İhracatta standardizasyon ve kalite kontrollerinin her yıl yenilenen Dış Ticarette Teknik Düzenlemeler ve Standardizasyon Yönetmeliği çerçevesinde yürütüldüğünü belirterek konuşmasına başlayan T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı Marmara Bölge Müdürü Çağatay Öztürk, "Biz taşra teşkilatı olarak ihracatta zorunlu standart denetimi ve ithalatta uygunluk değerlendirmelerini yapıyoruz. Marmara Bölge Müdürlüğü olarak görev alanımız, 12 ili kapsamaktadır ve 7 yerde grup başkanlıklarımız var." dedi. 

Tarımsal ürünler olarak standardizasyon yönetmeliğinin ekinde genelde yaş meyve ve sebzeler, kuru ve kurutulmuş meyveler, bakliyat, bitkisel yağlar ve pamuğu kapsayan 74 ürün bulunduğunu açıklayan Öztürk, "Bu ürünlerin ihracatta ve ithalatta denetimleri denetmenlerimiz tarafından yapılmaktadır. Bu ürünlerin ihracattaki denetimleri yapılırken firma sürekli aynı ürünü gönderiyor ve her parti bazında denetim yapılıyor, her parti için kontrol belgesi düzenleniyordu. Bu durum, hem ihracatçılarımız için zaman kaybına sebep oluyordu, hem de bizim teşkilatımız için zaman sorunu yaşanıyordu. Biz bunları gidermek için Dış Ticaret Müsteşarlığı olarak Ticari Kalite Denetim Yeterlilik Belgesi uygulamasına başladık." şeklinde konuştu.

Tesis ve donatımın yeterli olması, zorunlu denetçi çalıştırılması, gerekli ise laboratuar bulundurulması ve ihracattı birliğinin bu firma ile ilgili olumlu görüş bildirilmesi, reddedilen olup olmadığı kriterlerine bakılarak firmalara ticari kalite belgesi verildiğini ifade eden Öztürk, bunun için denetmenlerin düzenleyip verdiği kontrol belgesi yerine firmada zorunlu denetici çalıştırıldığını kaydetti.

Diğer ürünlerde de ithalat denetimlerine başladıklarını ve buradaki amacın üçüncü ülkelerden gelen riskli ürünleri gümrüklerde temel gerekler (insan can ve mal sağlığı, çevrenin korunması, tüketicinin doğru bilgilendirilmesi) açısından ürün güvenliğine tabi tutmak olduğunu söyleyen Öztürk, sadece üçündü dünya ülkelerinden gelen ürünlerin ithalatta denetiminin yapıldığını açıkladı. AB üyesi ülkelerden gelen ürünlerin piyasada denetlendiğini, ürünlerin denetiminde ulusal standartlar yerine AB direktifleri esasa alındığını ve sadece riskli ürünlerin denetlendiğini vurgulayan Öztürk, ithalatta ürünler denetlensin ya da denetlenmesin piyasa gözetimi ve denetimi kapsamında ithalatçının sorumluluğunun devam ettiğinin altını çizdi.

Standardizasyon rejiminin yenilenmesinden de söz eden Öztürk, sözlerini şöyle noktaladı: "Mevcut sistemde yani şu an yenilenen eski sistemde; piyasa gözetimi denetiminin önemi yeterince sağlanmamıştı. İthalat denetiminde sadece tebliğ kapsamındaki ürünler yapılıyordu. Bakılan hususlar, standart kalite ve güvenlikti. AB ile temas yoktu, ithalatçının sorumluluğu gümrüklerde son buluyordu. Fakat yeni sistemde tamamen ithalatçının sorumluluğu var. Buradaki ithalat denetimindeki amacımız üç gün içerisinde ithalat denetimlerini sonuçlandırmak.”

 

Standardizasyon kontrolleri Gümrük İdaresi’nin asli görevini yavaşlatıyor

Öztürk’ün ardından söz alan T.C. Başbakanlık İstanbul Gümrük Muhafaza Başmüdür Vekili Selahattin Aldemir, Gümrük İdaresi’nin kendisine kanun ile verilmiş en önemli görevinin kıymet ve gümrük tarifelerinin kontrolü olduğunu ancak son yıllarda standardizasyon kontrollerinin kendi asıl işlerinin önüne geçtiğini vurguladı.

Birden fazla standardizasyon tebliği kapsamına giren ürünler için her tebliğde izin arandığını, bunun işi uzattığını ve bürokrasiyi artırdığını düşündüğünü ifade eden Aldemir, "Taahhütname ile çekilen eşyalar için Gümrük İdaresi’ne taahhütname verilmesi şeklinde düzenlemeler vardır. Bu taahhütnamenin Gümrük İdaresi’ne değil hangi amaç ile ithalat yapılıyorsa o kuruluşa verilip o kuruluşun bir yazısı ile ithalatın yapılmasının bizim işlerimizi rahatlatacağını ve gümrükte beklemeleri azaltacağını düşünüyorum." dedi.

Bazı eşyalar için kontrol belgesi gerektiği halde taahhütnameden çekilebileceğine ilişkin düzenlemeler olduğuna da değinen Aldemir, "Bir başka konu; ilgili kuruluşlar müracaat üzerine gitip üzerinden kontrol belgesi vermekteler. Daha sonra mal gümrüğe geldiği zaman bizim arkadaşlarımız eşyayı tahlile tabi tuttuğu takdirde kontrol belgesinde yazılan gitipten farklı bir eşya tespit etmektedirler. Sonraki yazışmalarda ise verdiği kontrol belgesinin doğru olduğuna dair yazılar yazılarak Gümrük İdaresi ve mükellef karşı karşıya kalmakta. Ancak tahlil sonucu uzun yazışmalardan sonra 3–5 ay sonra haklılığımız ortaya çıkmaktadır. Eşyanın gümrük tarifi istatistik pozisyonunu tespit etmek Gümrük İdaresi’nin görevidir. Dolayısıyla müracaat üzerine verilen gitip doğrudur. Müracaat üzerine verilmiştir ama tespitte o gitip çıkmamış ise artık ilgili kuruluşun bu gitipi savunmaması gerekir." şeklinde konuştu.

Mavi, sarı ve kırmızı hat uygulamaları ile ilgili sorunlardan da bahseden Aldemir, standardizasyon kontrolünün hat ayrımı yapmadığını, eşya Türkiye’ye geldiyse her halükarda standardizasyonda uygunluk kontrol ve belgelerini almak zorunda olduğunu kaydetti. Ancak yükümlülerin zaman zaman kontrol belgesini almayı unuttukları ve mavi hattan çektikleri eşyalarla ilgili olarak unuttuklarını beyan ettiklerini ve ya Gümrük İdaresi olarak kendilerinin tespit ettiklerini söyleyen Aldemir, TSE’ye eşyadan numune gönderildiğinde, TSE’nin çekilmiş malın standardını kontrol etmediğini ve bunun sonunda da yükümlü ile Gümrük İdaresi’nin kaçakçılık kanunu uygulaması ile karşı karşıya kaldığını açıkladı.

 

Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı personel sıkıntısı yaşıyor

T.C. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, İstanbul Tarım İl Müdürü Ahmet Kavak ise yaptığı konuşmada, Bakanlığın uygulamalarına ve karşılaşılan sorunlara değindi.

Dış ticaret dışında, ülke içerisinde gıdanın birincil üretim alanlarında (çiftlikte, tarlada, bahçede, serada) üretilen gıdaların insan sağlığını tehdit edecek zararlı maddeleri içermemesi yönünde eğitim, yayın ve denetim faaliyetlerinde bulunduklarını belirten Kavak, diğer taraftan endüstriyel tarım diyebileceğimiz gıda sanayinin yakinen ilgili olduğu gıdaların üretim yerlerinde denetim yaptıklarını kaydetti. Yine endüstriyel ürünlerin, dağıtımı, satışı ile ilgili de satış ve denetim yaptıklarını ifade eden Kavak, bu faaliyetlerin personel sıkıntısı yarattığını vurguladı. İstanbul’da 5179 sayılı yasa gereğince 80 bin tane gıda satış ve toplu tüketim yerini yaklaşık 8 bin gıda üreten işyerinin denetim sorumluluğunu, diğer taraftan Toprak Kanunu gibi birçok kanununun verdiği iş ve işlemi yapmak zorunda olduklarının altını çizen Kavak, İstanbul’da toplam bağlı kuruluşlarla birlikte personel sayısının binin altında olduğunu kaydetti.

Dış Ticaret Standardizasyon Tebliği 2006/5 sayılı tebliğ çerçevesinde iş ve işlemleri yürüttüklerini belirten Kavak, ithal edilecek ürünlerle ilgili usul ve esaslar ile gitiplere göre ürün listesinin tebliğ kapsamını oluşturduğunu açıkladı. Bu tebliği 6/A (kontrol belgesine tabi olanlar) ile 6B (kontrol belgesine tabi olmayanlar)’lerin oluşturduğunu kaydeden Kavak, "Ek 6A listede yer alan ürünlerin ithalatında bakanlığımızca düzenlenen kontrol belgesi aranır. Bu kapsamda temel olarak işlenmemiş ve işlenmiş tarım ürünleri bulunmaktadır. 2006/5 sayılı tebliğin Ek 6/B listede ise ithalatında kontrol belgesi aranmaz. Gıda katkı maddeleri, aroma maddeleri, renklendirici gibi gıda sanayi girdileri ile plastik kağıt porselen ve cam gibi gıda ile temas eden madde ve malzemeler bu kapsamdadır."

 

Personel sıkıntısı beklemelere neden oluyor

Panelde son olarak söz alan İstanbul Gümrük Müşavirleri Derneği (İGMD) Yönetim Kurulu Başkanı Esen Yağcı, gümrük müşavirlerinin yaşadığı sıkıntıları dile getirdi. 

Sadece İstanbul gümrüklerinde günde 20 bin dosyanın işlem gördüğünü ve tahsit ve antrol beyannameleri hariç yılda 8 milyon beyanname sayısına ulaşıldığını ifade eden Yağcı, bu rakamların çok ciddi rakamlar olduğuna ve özellikle İstanbul ve bağlı gümrüklerde yaklaşık 100 milyar dolarlık bir dış ticaret işlemi gerçekleştirildiğine dikkat çekti.

2004’te C uygulamaları başladıktan sonra TSE’nin yükünün bir hayli arttığını söyleyen Yağcı, TSE’nin şu an ciddi anlamda personel sıkıntısı yaşadığını ve bu sıkıntının özellikle Avrupa yakasında yapılan işlemlerde yaşandığını kaydetti. Hem ithalatçı hem de sanayiciler açısından işlem hızının çok önemli olduğunu vurgulayan Yağcı, personel sıkıntısının beklemelere neden olduğunu açıkladı. TSE birimlerinde görev alanların hem sahaya çıktıklarını hem de raporun yazılmasına eşlik ettiklerini kaydeden Yağcı, bunun da ayrı bir sıkıntı yarattığının altını çizerek, "Sözleşmeli personel uygulamasına son verildiğini biliyorum ama personel desteklenmesi yapılması gerekiyor. Neticede paramızla hizmet alıyoruz. Bu yönünün değerlendirilmesini özellikle ifade etmek istiyorum." dedi.

Özellikle sanayiciler açısından süreklilik arz eden mallar açısından evrak kontrolü yapılarak uygunluk belgesinin verilmesini de talep eden Yağcı, yeni uygulamaların da önceden bildirilmesini talep ettiğini söyledi.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA