UND Yönetim Kurulu Başkanı Ruhi Engin Özmen, son 1 yıldır 20 üniversitenin lojistik bölümlerinin ve öğrencilerinin destekleriyle Türkiye çapında yürütülmekte olan saha araştırmaları sonucunda Türkiye Uluslararası Eşya Taşımacılığı ve Lojistik Sektörü ile ilgili son derece kapsamlı bilgilere ulaşıldı. 

“Sektörün geleceğinin, ancak sağlıklı verilere dayanılarak sağlıklı planlanabileceği” görüşüyle yola çıkan UND, temsil ettiği sektörün yapısal niteliklerini, kapasitesini ve eğilimlerini tespit etmek amacıyla Türkiye genelinde sektör firmalarının yerleşik olduğu 40 ilde gerçekleştirdiği çalışmada bin 357 sektör firmasına ulaşıldı.

Detayları Haziran ayından itibaren kapsamlı bir rapor olarak yayınlanacak olan “UND  Uluslararası Karayolu Eşya Taşımacılığı Sektörünün Analizi” projesinin ilk sonuçları 24 Mayıs 2012 tarihinde Barbaros Point Otel’de sektör basını ve ulusal medyadan temsilcilerin katıldıkları bir basın toplantısıyla UND Yönetim Kurulu Başkanı Ruhi Engin Özmen tarafından kamuoyuyla paylaşıldı. UND Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları Zahit Sağlık, Şerafettin Aras ve UND Genel Sekreteri Fevzi Çakmak da toplantıya katıldı.

1.    Sektör, Kriz Sonrası Ayakta Kalmak ve Gelişmek İçin Maddi Destek ve Teşvik Bekliyor

Üretim alanındaki KOBİ’lerin aksine, araştırma sonuçlarına göre yüzde 94 oranında KOBİ niteliğinde olan sektöre yönelik maddi destek ve teşvik mekanizmaları son derece sınırlı kalırken; Nisan ayında açıklanan Yeni Teşvik Sistemi’nin de sektörün finansman sıkıntılarını çözmekten uzak olduğu belirtiliyor.

Araştırma sonuçları sektör firmalarının teknolojiden yararlanma oranının yüzde 14 ile sınırlı olduğunu ortaya koyarken; teknoloji yatırımlarının da Marmara ve Akdeniz bölgeleri dışında yetersiz olduğu belirtiliyor. Çekici filosunda Euro 3 ve konvansiyonel türün ağırlıklı olması (toplamda yüzde 64), sektörün çevreci dönüşümünün düşük seviyede gerçekleştiğini ortaya koyarken; bu alanda da teşvik beklentisi yoğun.

Çoğunluğu KOBİ niteliğinde olan sektör firmalarının uluslararası rekabet gücünün arttırılması açısından gerek altyapı, gerek üstyapı, gerekse operasyonel gelişim desteğinin sağlanması, bu sayede, firmalarımızın salt “uluslararası eşya taşımacılığı” faaliyetinden “uluslararası lojistik hizmet sağlayıcısı”na dönüşmesinin önünün açılması acil beklentiler arasında yer alıyor.

2.    Sektörde Küresel Marka Bilinci Geliştirilmeli !

Araştırmaya katılan sektör firmalarının sadece yüzde  24’ünün yurtdışı pazarlara açılma planı söz konusuyken, firmaların sadece yüzde 8’inin yurtdışında ortak şirketi ve sadece % 23’ünün ise yurtdışında şube veya temsilciliği bulunuyor.

2023 yılına kadar “en az 10 küresel lojistik markası” yaratılmasının hedeflendiği Türkiye Lojistik Sektörünün “uluslararasılaşma” oranının düşüklüğü, firmaların küresel sisteme entegre olmak için daha fazla yurtdışı bağlantısı kurması ve network’lerini geliştirmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Bu alanda, sektöre kamudan özel teşvikler sunulması, öneriler arasında.

3.    Sektörde ADR ve ATP Yapılanması Hızla Tamamlanmalı !

Araştırma sonuçlarına göre; sektörde uzmanlaşılan konular taşımacılık alanında “Tehlikeli Madde Taşımacılığı” ve “Proje Taşımacılığı” olup; lojistik hizmetler alanında en fazla yoğunlaşılan alan olan “Gıda Lojistiği” konusunda ATP kurallarının henüz yürürlükte olmaması sebebiyle yaşanan sorunlara dikkat çekiliyor.

Türkiye’nin 2010 yılında imzaladığı ADR Sözleşmesi (Tehlikeli Maddelerin Karayoluyla Uluslararası Taşınmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi) ve Nisan 2012 tarihinde taraf olunması uygun bulunan ATP Sözleşmesi (Bozulabilir Gıda Maddelerinin Uluslararası Taşınmasına ve Bu Tür Taşımalarda Kullanılacak Özel Ekipmana ilişkin Sözleşme) ile ilgili olarak test ve belgelendirme, vb. sistemlerin acilen kurulması öneriliyor.