27 Kasım 2024
  • İstanbul10°C
  • Ankara2°C

Türkiye Lojistik Sektörünün Büyüklüğü 258 Milyar Lira

TÜRKİYE lojistik sektörüyle ilgili 101 lojistik hizmet sağlayıcısı ve 401’i de lojistik müşterilerinden oluşan toplam 502 firma ile yüz yüze görüşülerek yapılan ayrıntılı araştırma ile sektörün gerçek büyüklüğü, fırsatlar ve tehditler ortaya konuldu

Türkiye Lojistik Sektörünün Büyüklüğü 258 Milyar Lira

07 Ekim 2011 Cuma 17:15

Quattro Business Consulting tarafından yapılan araştırmada en dikkat çekici sonuçlardan biri sektördeki altyapı eksikliklerine bağlı verimsizliğin büyüklüğü oldu.

Quattro Business Consulting Yönetici Ortağı Hande Ocak Başev, “Dünya Bankası Lojistik Performans Endeksi’ne göre GSMH içinde yüzde 14’e yakın bir paya sahip olması beklenen toplam lojistik harcamalarının Türkiye için yüzde 22 olduğu belirlendi. Quattro Business Consulting olarak özel kuruluşların ve kamu kurumlarının yatırımlarının giderek arttığı lojistik sektöründe 69 milyar liralık verim kaybının önemli ve şaşırtıcı bir bulgu olduğunu düşünüyoruz. Bu araştırma ile ülkemizde lojistik alanında hem hizmet sağlayıcılar hem de hizmet kullanıcıları için geniş yelpazede fırsatlar ve geliştirilmeye açık önemli alanların mevcut olduğu bir kez daha görülmüştür” dedi.


“Profesyoneller toplam pazarın üçte birinin farkında”

Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de toplam lojistik sektör büyüklüğünün 258 milyar TL olduğu öngörüldüğünü kaydeden Başev, buna rağmen, araştırmaya katılan sektör profesyonellerinin Türk Lojistik Sektörü’nün toplam büyüklüğünü 80-89 Milyar TL olarak tahmin ettikleri, yani, pazarın toplam potansiyelinin ancak üçte birinin farkında oldukları tespit edildiğini kaydetti.

Raporda dikkat çekici bir diğer bulgunun da lojistik hizmetleri alan müşterilerin yurtiçi nakliye operasyonlarında kargo şirketlerini tercih etmesi olduğunu ifade eden Hande Ocak Başev, şöyle devam etti:

“Sektördeki verimsizlik tespitini doğrular nitelikte olan bu bulguya göre doğası gereği komple ya da parsiyel yurtiçi karayolu taşımacılığına göre oldukça maliyetli olmasına rağmen kargo şirketleri yurtiçi nakliye operasyonlarında öncelikli tercih konumunda. Krizden sonra, lojistik hizmetlerinden yararlanan müşterilerin hem hacimsel olarak yüklerinin hem de gönderim sıklığının azalması; lojistik firmalarından nakliye hizmetlerini kendi gerçekleştirenlerin tam kapasite çalışmalarına engel olarak bu firmaları verimsizleştirirken, dağıtım ağı kuvvetli olmayan ve nakliye hizmetlerini kargo şirketleri aracılığıyla gerçekleştiren firmaların operasyonlarını arttırdı.”

Hande Ocak Başev, “Araştırma kapsamında görüştüğünüz hizmet sağlayıcı 101 firma cironun yanı sıra hangi kriterlere göre seçildi? Bu firmalar arasında ‘uluslararası taşımacılık, yurtiçi taşımacılık’ gibi ayrımlar gözetildi mi?” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Araştırma lojistik sektöründe faaliyet gösteren iki ana oyuncu grubunu Lojistik Hizmet Müşterileri ve Lojistik Hizmet sağlayıcılarını kapsamaktadır. Görüşülen şirketler coğrafi olarak tüm Türkiye genelini temsil edecek şekilde seçilmiştir. Araştırmada yer alacak şirketler seçilirken tüm sektörlerin spesifik lojistik altyapı ve ihtiyaçlarını tespit edebilmek amacıyla yedi adet ana sektör belirlenmiştir ve bu şirketlerin ciro, çalışan sayısı açısından heterojen bir dağılım oluşturmasına dikkat edilerek araştırma sonucunda Türkiye Lojistik Sektörü‘nün görünümünü tam olarak ortaya çıkarmak hedeflenmiştir.”

Başev’in, “Araştırmaya göre; Türkiye’de lojistik sektöründe neler yanlış gidiyor ve bunun doğruya yöneltilmesi için hangi kesimin ya da kesimlerin ne gibi eylem planları hazırlayıp uygulamaya geçirmeleri gerekiyor?” sorusuna yanıtı ise şöyle:

“Lojistik sektörünün hızla değişmesi bazı sorunları da beraberinde getirmektedir. Sektörün en temel sıkıntıları olarak hukuki altyapı eksiklikleri, mevzuatların getirdiği bürokratik engeller, lojistik konusunda eğitimli işgücü eksikliği, teknolojik altyapının yetersizliği ve teknolojinin yeterince etkin kullanılamaması, firmaların lojistik maliyetlerini ölçememeleri, ihtiyaçtan fazla araç, depo kapasitesi ve piyasada çok sayıda firma olması gösterilmektedir.  Araştırma sonuçları da göstermiştir ki, Türkiye, belirtilen sorunlar nedeniyle ivedi önlem alınması gereken ciddi bir verimsizlikle karşı karşıyadır.”


Coğrafi konumun avantajının devamı için adımlar atılmalı

Dünya genelindeki ticaret hacminin, altyapı açısından küresel ve verimli lojistik ağların olduğu ülkeler arasında geliştiği dikkate alındığında, Türkiye’nin avantajlı coğrafi konumunu sürdürülebilir kılmak için adımlar atması gerektiğini belirten Hande Ocak Başev, “Ulaştırma sektörünün özel sektör sabit sermaye yatırımlarında imalat sektöründen sonra ikinci, kamu sektörü yatırımlarında ise birinci sırada olması durumun ilgili taraflarca da göz ardı edilmediğini göstermektedir. Yatırımların yanı sıra, taşımacılığın verimliliğinin artırılması da yüzde 22’lik oranın düşürülmesi için önemli bir adım olacaktır. Nitekim; Denizcilik Müsteşarlığı’nın 2009-2013 Stratejik Planı’nda stratejilerinden birini ‘dahili yük taşımacılığında deniz yolu taşımacılığının payını artırıcı tedbirler almak’ olarak belirlemesi; Ulaştırma Bakanlığı (UBAK) 2009-2013 Stratejik Planı’nda, ülkemizdeki yük ve yolcu taşımacılığının karayolu ağırlıklı yapıldığını ve kara yolu ağının artan kullanıcı sayısıyla oluşan sorunlarının ağır trafik yükünü taşınamayacak boyuta getirdiğinin vurgulanması ve karayolundaki bu olumsuzlukların giderilmesi için kombine taşımanın geliştirilmesi gerektiğinin belirtilmesi; demiryollarında Marmaray ve Kars-Tiflis-Bakü projeleri de konuya verilen önemi göstermektedir. Belirtilen tüm adımlar, Ulaştırma Bakanlığı verilerine göre ürünlerin yüzde 92’sinin ve yolcuların yüzde 95’inin karayolları ile taşındığı Türkiye’nin lojistik operasyonlarının verimine müspet etkide bulunacaklardır” dedi.


Hizmet alanların beklenti sıralaması; hız, hizmet kalitesi ve maliyet

“Araştırmaya katılan 401 lojistik hizmet alan firmanın, lojistik hizmet sağlayıcı firmalardan en önemli beklentileri neler olarak sıralanıyor? Söz konusu firmaların lojistik hizmet sağlayıcı firmaları seçerken önceliklerini hangi kriterler oluşturuyor?” sorularının yanıtları ise şöyle:

“Araştırma kapsamında lojistik hizmet müşterilerine lojistik hizmet sağlayıcı tercihlerinde öne çıkan faktörler ve önem dereceleri sorulmuştur. Tüm değişkenler önemli bulunmakla beraber en yüksek önem şirkete kazandırılan hız olarak belirtilmiştir. Bu faktörü hizmetin kalitesinin arttırılması, maliyetinin düşük olması, şirkete esneklik sağlaması, teknolojik seviye, seçilen lojistik firmasının coğrafi konumu ve şirketin finansal konumu izlemektedir. Buna göre diğer lojistik firmalarına karşı rekabet avantajı kazanmada en önemli faktörler hız, hizmet kalitesi ve maliyettir.”

Başev, Türkiye Lojistik Sektör Araştırması (TLSA) 2011’in sonuçları, TLSA 2002 ve TLSA 2008 araştırmalarından elde edilen verilerle birlikte değerlendirildiğinde, son yıllarda lojistik sektörünün büyüme ivmesinin Türkiye’nin GSMH büyümesinin üzerinde olduğunun görüldüğünü belirterek, şöyle devam etti:

“Bu yüksek büyüme hızı sektör dinamiklerini de derinden etkilemektedir. Araştırma yapmaksızın, sadece geçmiş dönemlere ait verilerin ve tecrübelerin ışığında, lojistik sektörünün değişen dinamiklerini ve gereksinimlerini saptamak artık mümkün değildir.

TLSA 2011’de, sadece lojistik hizmet sağlayıcılarının sunduğu servislere değil, müşterilerin kendi imkanlarıyla gerçekleştirdikleri lojistik faaliyetlerine de odaklanıldı. Böylelikle, sektöre ait yeni eğilimlerin saptanması mümkün oldu, bunun yanı sıra, sektörün önündeki engeller ve fırsatlar da etraflıca incelendi”

Araştırmada sektörü 360 derece bakış açısıyla değerlendirebilmek amacıyla müşterilerin geleceğe yönelik beklentileriyle, hizmet sağlayıcıların ileriye yönelik projelerinin eşleştirilerek analiz edildiğini söyleyen Başev, “Böylelikle, lojistik sektörünün, gerçekleştirilecek projeleri hedef kitlenin beklentilerini gözeterek planlayıp planlamadıkları araştırıldı” diye konuştu.

Lojistik sektörü profilinin net olarak ortaya konulabilmesinin uzun döneme yayılan bir süreç olduğunu söyleyen Başev, “Bu nedenle bu ve benzeri araştırmaların önümüzdeki yıllarda da tekrar edilmesi, bu araştırmadan çıkacak sonuçlar doğrultusunda araştırma değişkenlerinin ve odaklanılması gereken alanların sürekli olarak gözden geçirilerek ilgili verilerin toplanması ve analiz edilmesi son derece önemli ve gereklidir” şeklinde konuştu.

Araştırmanın lojistik sektöründe faaliyet gösteren iki ana oyuncu grubu olan ‘lojistik hizmet müşterileri ve ‘lojistik hizmet sağlayıcılarını’ kapsadığı bilgisini veren Başev, “Görüşülen şirketler coğrafi olarak tüm Türkiye genelini temsil edecek şekilde seçildi. Araştırmada yer alacak şirketler seçilirken tüm sektörlerin spesifik lojistik altyapı ve ihtiyaçlarını tespit edebilmek amacıyla yedi adet ana sektör belirlendi ve bu şirketlerin ciro, çalışan sayısı açısından heterojen bir dağılım oluşturmasına dikkat edilerek araştırma sonucunda Türkiye Lojistik Sektörü‘nün görünümünü tam olarak ortaya çıkarmak hedeflendi” dedi.

Başev söz konusu araştırmanın yapılışı ile ilgili genel metodoloji ve firma seçimi ile ilgili detaylarla ilgili ise şu bilgileri verdi:

“Türkiye Lojistik Sektör Araştırması 2011’in amacı, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızlı ve sürekli bir gelişim içerisinde olan lojistik sektörünün güncel profilini bütün yönleriyle ortaya koymak ve bu profil aracılığıyla, ülkemizde bu sektörde faaliyet gösteren lojistik hizmet sağlayıcıları ile müşterilerini, doğru, bilimsel ve taze bir bilgi zemininde buluşturmaktır. Bu kaynak, coğrafi yaygınlık, sektörel kapsam ve içerik açısından, yine Quattro Business Consulting tarafından yürütülen TLSA 2008’den sonra Türkiye’de şimdiye kadar yapılmış gerçek anlamda tek ‘Lojistik Sektör Araştırması’dır.”

Araştırmaya katılan şirketler içerisinde son 2 yıl içerisinde kurulan şirket sayısı oranının yüzde 7 olduğu görülüyor. Bunun sektör açısından önemli bir gösterge olduğunu söyleyen Hande Ocak Başev, bu durumu kriz sonrasındaki toparlanmanın sinyalleri olarak değerlendiriyor.

Sektörde şirketlerin büyüklük dağılımına bakıldığında ise ortaya önemli bir bulgu daha çıkıyor. Sektörde 5 milyon ve altında işlem gerçekleştiren yüzde 35 oranında şirket olduğu görülüyor ve bu oran diğer tüm büyüklüklerin oranından oldukça yüksek. Sektörde 2 bine yakın şirket olduğu varsayıldığında sektörün ağırlığı 5 milyon ve altında bir büyüklüğe sahip. Yani sektörde oldukça fazla sayıda şirket bulunuyor. Bu da son 2 yıldır devam eden konsolidasyon sürecinin önümüzdeki dönemde de devam edeceğini gösteriyor.

Sektörde öne çıkan bir diğer nokta ise sektörün ağırlıklı olarak yerli oyunculardan oluşması. Sektörün yüzde 69’unu yerli şirketler oluştururken yüzde 24’ü global oyunculardan, yüzde 7’si ise yabancı şirket ortaklarından oluşuyor.

Araştırmada müşterilere lojistik firması tercihlerinde öne çıkan faktörler ve önem dereceleri sorulduğunda bu sıralamanın başında hız geliyor. Bunu hizmetin kalitesinin artırılması, maliyetin düşük olması, şirkete esneklik sağlaması, teknolojik seviye, seçilen lojistik firmasının coğrafi konumu izliyor. Müşterinin en öncelikli beklentisinin hız olmasına karşılık lojistik şirketleriyle yaşadıkları en önemli sorunların başında teslimattaki gecikmeler olduğu görülüyor. Bu sorunu ürünlerin zarar görmesi, fiyatların yükselmesi izliyor.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA