22 Aralık 2024
  • İstanbul5°C
  • Ankara5°C

Kapılar Açık Olmalı

Hiçbir kapı, açılma nedenleri ortadan kalkmadan kalıcı olarak kapanmaz. Konjonktüre bağlı olarak önemi ve işlevi en üst düzeye çıkan Türkiye’nin bazı liman ve kapıları, yeniden gündemde.

Kapılar Açık Olmalı

10 Kasım 2017 Cuma 11:58

Özellikle Kapıkule, Habur, Cilvegözü ve Gürbulak her dönem çeşitli sorunlarla öne çıktı. Halen bile yetersiz altyapıları olan bu kapılarda hatalı gümrük ve geçiş politikalarından doğan aksamalar, suiistimaller sürekli dile getirildi. Şikayetlerin başında ise uzun beklemeler, yolsuzluklar, rüşvetler, güvenlik sorunları geliyordu. Bu kapıların karşı tarafları olan Zaho, Bazergan ve Bab el Havva’da ise durum her dönemden daha beter. Bunlar yanında Kapıkule’nin karşısındaki Kapitan Andreevo, sürekli şikayet alsa da ‘kapı’ gibi kalır.

Hepsi de bize çok lazım. Yıllardır bu kapılardan yüz binlerce kamyon, treyler geldi geçti; ihracat, ithalat ve transit malları taşıdı. İnsanlara iş, ülke refahına katkı sağladı. Bundan sonra da sağlayacak ve sağlamalı. Kimilerinin etrafındaki uydu kapılar da her dönem gündeme geldi; bazen kullanılarak, bazen de kullanırız diyerek...

Kapının önemi, açıldığı pazara göre artar ya da azalır. Fakat Irak önemli bir pazar ve Habur’a ya da yerine geçecek bir kapı lazım. Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri için de Cilvegözü ya da yerine geçecek bir kapıya ihtiyaç var. Orta Asya ve elbette İran bir pazar ve Gürbulak ve yerine geçecek ya da ona yardım edecek kapıya ihtiyaç var. Türkiye’nin dışarı açılması, ürettiğini satması, ihracatı ve almak durumunda kaldığı şeyler için bunlar, bunlara ek ve/veya bunların yerlerine başka kapılar da lazım.

Kapılar aynı zamanda ülkeleri bir birinden ayıran sınırları açar ve sınırlarla ayrılmış ülkeleri birbirine bağlar. Ülkelerin vitrini, insanların özgürlük şansı ve soluk alma güvencesidir. En müreffeh ülke bile kapılarını kapatıp ‘ben artık işimi bitirdim böyle yaşar giderim’ diyemez... Bu; özgürlüğün kısıtlanması demektir ve kısıtlanmış özgürlük ile müreffeh hayat bir arada olamaz.

Habur ve Gürbulak, İran-Irak savaşı sırasında her iki ülke için de önemi Türkiye’den daha fazla olan kapılardı. Bu kapılar halen Türkiye kadar İran ve Irak için de çok önemli bir nefes alma olanağı demektir. İran’ın zaman zaman başvurduğu ticaret ve taşımacılığa yönelik kısıtlamalarla gündeme gelen Gürbulak ve diğer İran geçişleri, bugün neredeyse Habur için bile alternatif olabilir diye görülüyor. Oysa doğrudan İran’a, Orta Asya’ya erişmekte bile sıkıntılı olan bu kapı bana, Habur’a alternatif gibi gelmiyor...

Habur’un kendisine gelince; kapanması da açılması da çoklu etkiler yaratan bir kapı olduğunu bilmek gerekiyor. Zaman zaman kapandığında neler olduğunu gördük. 1. Körfez Krizi ile yaşanan Habur geçişli pazar kaybı sonucunda bölge taşımacıları tası tarağı toplayıp batıya döndü. Bunun batıda yarattığı karmaşa, haksız rekabet iddiaları ve pazar savaşlarına tanık olundu. Aynı zamanda Doğu Avrupa ve Rusya gündeme geldi. Glastnost ve Perestorayka rüzgarındaki Rusya’ya yönelen bir kısım bölge nakliyecileri biraz olsun soluklanma şansı bulmuştu. Şimdi o günkü Rusya da yok. Suriye ve Suriye üzerinden gidilen Körfez ülkeleri pazarları ve bu kapılarda yaşanan işsizliğin bedelini, diğer kapılarda da ödeyeceğiz.

Şu kapıların savaştan, siyasetten çektiği nedir demeden edemiyorum. Her gün üzerlerinden binlercesi geçse de kamyondan, treylerden bile bu çileyi çekmediler. Ne diyelim? Bedelini tüm taşımacıların ve elbette genel ekonomin ödeyeceği tıkanıklıkların ve belirsizliklerin kısa sürmesini dilemekten başka...

XXX

Dergimiz yayına hazırlandığı sırada, bu kez Avrupa kapılarını doğrudan ilgilendiren önemli bir gelişme yaşandı. Türk treylerlerinin Avrupa yolunda geçiş ülkelerine ödedikleri ücretlerini dava konusu yapan UND, Avrupa Adalet Divanı nezdinde haklı bulundu. AB Komisyonu’ndan görüş alınarak verilen kararda, geçiş ücreti alınmasının AB Türkiye Ortaklık Anlaşmasına aykırı olduğu belirtildi. Kararın uygulanabilir sonuçları olacağını umuyorum. Eğer bugüne kadar haksız yere ödenen paralar geri alınabilirse taşımacılara ilaç gibi gelecek. Bundan sonra ödeme yapılmazsa, ihracatçılara minik bir avantaj yaratacak. Ama her zaman altını çizdiğim gibi; ne elde edilirse edilsin, bu yurt içinde kalsın ki, bu sonuçları elde etmeye çalışanların emekleri de böylece kıymetlensin.

 

İlker ALTUN
[email protected]

Kargohaber Dergisi (Sayı:226)

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA