21 Kasım 2024
  • İstanbul8°C
  • Ankara15°C

DHL Freight Değer Yaratmayı Amaçlıyor

TÜRKİYE’DE karayolu taşımacılığı alanında 2004 yılından bu yana faaliyet gösteren DHL Freight, tüm Avrupa ülkeleri ve Ortadoğu’ya parsiyel ve komple kara taşımacılık hizmetleri veriyor.

DHL Freight Değer Yaratmayı Amaçlıyor

23 Temmuz 2009 Perşembe 12:27

DHL Freight Verimliliği Artırıp Teknolojiye Yatırım Yaparak Değer Yaratmayı Amaçlıyor

 

TÜRKİYE’DE karayolu taşımacılığı alanında 2004 yılından bu yana faaliyet gösteren DHL Freight, tüm Avrupa ülkeleri ve Ortadoğu’ya parsiyel ve komple kara taşımacılık hizmetleri veriyor. Geniş kapsamlı ekipman ve araç sağlama potansiyeline sahip DHL Freight, geçtiğimiz aylarda İkitelli’deki yeni tesislerine taşındı. DHL Freight’in Türkiye ve Ortadoğu’dan Sorumlu Bölge Direktörlüğü’ne 1 Ocak 2009’dan itibaren getirilen Selçuk Boztepe; şirketin ana faaliyetlerini, kara nakliyesinin durumunu ve global krizin etkilerini KargoHaber Dergisi’ne anlattı.


> Sayın Boztepe; DHL Freight’in Türkiye’deki kuruluş yapısından ve amacından bahsedebilir misiniz?

- DHL Freight (DHLF), Türkiye’deki aktivitelerini 2004 yılının sonunda DHL Express çatısı altında organik bir iş ünitesi olarak başlattı ve zaman içerisinde büyümesini kesintisiz olarak sürdürdü. 1 Ocak 2007 tarihinde Deutsche Post Yönetim Kurulu’nun aldığı bir kararla DHL Freight bağımsız, ayrı bir iş ünitesi olarak aktivitelerine, operasyonlarına tüm dünyada devam etmeye başladı. DHLF, DHL’in Türkiye’deki uluslararası kara nakliye ile ilgilenen tek iş ünitesidir. Türkiye’de 2004 yılına kadar DHL Freight Avrupa, acenteleriyle faaliyetlerini yürütüyordu. DHL Express Türkiye ve DHL Freight Avrupa ortak insiyatifi neticesinde ve Türkiye’deki acentelerle olan kontratların bitimiyle aktivitelerine sıfırdan başladı. Kesintisiz olarak büyüyerek şu anda yaklaşık 8 bin treylerlik operasyonu olan, yaklaşık 260 bin tonluk mal elleçleyen ve bunu şu anda 40 kişiyle yürüten bir operasyon haline geldi.

Ayrıca, DHL Freight global yönetimi, Ortadoğu’da faal olmamasından dolayı Ortadoğu’ya genişleme ve faaliyetleri Türkiye’den yürütme kararı aldı. Bu bağlamda, 1 Ocak 2009 tarihi itibari ile Türkiye ve Ortadoğu’dan Sorumlu Bölge Direktörü pozisyonuna getirildim. DHL Freight, Türkiye ve Ortadoğu yönetimi olarak DHL Global Forwarding’in Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) bulunan yurtiçi ve uluslararası kara taşımacılığı işini de devralarak operasyonlarımızı genişletmeye başladık. Ayrıca BAE’deki yerel aktivitelerin haricinde bir senelik bir proje çalışmasının neticesinde Avrupa ve Ortadoğu’daki kara taşımacılığı networkunu birleştirerek İstanbul aracılığı ile Ocak ayının son haftası itibari ile düzenli parsiyel taşımacılık hizmetlerini hem Avrupa’ da, hem Türkiye’de hem de Ortadoğu’da sunmaya başladık.


> Ortadoğu’daki aktivitelerinizi nereden yönetiyorsunuz ve krizin etkilerinden ve öngörülerinizden bahseder misiniz?

- Ortadoğu’daki aktivitelerimizi Amman ve Dubai’den yönetiyoruz. Suriye, Lübnan ve Ürdün gibi ülkelerin bulunduğu Levant Bölgesi’ndeki aktivitelerimizi Amman’dan takip ediyoruz. Körfez ülkeleri aktivitelerimizi de Dubai’deki merkezden yönetiyoruz. Ortadoğu’da toplam 50 kişilik bir ‘beyaz yaka’ ekibe sahibiz. Çünkü DHL Freight hem Türkiye’de, hem Avrupa’da, hem de Ortadoğu’da son derece asset-light çalışan bir firma. Filo sahibi olma yerine, bulunduğu ülkenin mevcut taşıma ekipmanlarını ve altyapısını kullanarak hem lokal taşıyıcılara, nakliyecilere destek olup hem de kendi finansal yapısını daha verimli kullanıyor. Türkiye pazarına bakacak olursak oldukça dağınık bir pazar. Ulaştırma Bakanlığı’nın lanse ettiği regülasyonlar pazara bir toparlanma getirdiyse de, bu regülasyonların yeterli olduğuna inanmıyorum. Önümüzdeki süreçte pazardaki dinamikler sebebiyle ciddi boyutlarda satın alma ve birleşme aktiviteleri, bunun neticesinde de konsolidasyon bekliyorum. Uluslararası oyuncuların ve finansal gücü yerinde olan yerli oyuncuların pazarda öne çıkacağına ve pazar paylarını artıracağına inanıyorum. Sektörün son yıllardaki gelişim sürecine ne yazıkki global kriz sekte vurdu. Ben kişisel olarak halen iyimserler grubunda yer alıyorum. 2010’un ilk çeyreği gibi yavaş yavaş toparlanmanın başlayacağını düşünüyorum. Kim derse ki; bu krizin şu tarihte tamamen bitecek; bence bu tamamen hayalperestlik ve ütopya olur. Herkes makro değerlere bakıp belirli projeksiyonlar yapıyor. Önümüzü tam olarak görmemiz imkansız, bu seneyi kan kaybetmeden geçen senenin birkaç puan üzerinde maliyetlerimizi olabildiğince kontrol altında tutup karlılığımızı olumsuz anlamda etkilemeden kapatmak istiyoruz. Şu noktada bize sorarsanız kesinlikle büyüme sürecimize devam edeceğimizi söyleyebilirim ama önümüzü tam olarak göremediğimizden rakam veremem. 

Bizim DHL Freight olarak en büyük stratejimiz ilk olarak DHL markasının imajını çok güçlü ve verimli biçimde kullanmak. Ayrıca, DHL Freight’in hem Avrupa, hem de Ortadoğu’daki kara taşımacılığı networkunu efektif olarak kullanıp rekabetçi avantaj yaratmak istiyoruz. DHL’in geçmişten gelen müşteri hizmetleri kalitesi, müşteri ve paydaşlarımıza daha yakın olma, beklenti ve ihtiyaçlarını daha yakından görme ve daha çabuk çözümler üretme yeteneği şirketimizi rakiplerimizin önünde konumlandırıyor. Uluslararası kara nakliyesi pazarının imajı ve kalitesi Türkiye’de ne yazıkki oldukça düşük. Biz DHL’in DNA’sında bulunan bu özellikleri pazara yansıtarak pazardaki kalite çıtasını yukarı tırmandırarak, fark yaratıyor müşterilerimize tatminkar bir avantaj sağlıyoruz. Uluslarası kara nakliyesi pazarı Türkiye’de geçen sene sonuna kadar senede ortalama yüzde 8-10 büyüdü ancak global krizle birlikte çok hızlı bir küçülme sürecine girdi. DHLF olarak pazardan çok daha hızlı büyüyüp pazar payımızı hızla artırmayı amaçlıyoruz. Pazar yüzde 10 büyürken yüzde 50-60 büyümek, yüzde 20 küçülürken yüzde 10-20 büyümeyi rutin haline getirmek bizim nihai hedefimiz. Bunu da müşterilerimize daha yakın olarak, yaygın networkümüzden faydalanıp müşteri hizmetleri kalitemizi yükselterek, ihtiyaç ve beklentilere daha fazla kulak vererek gerçekleştiriyoruz.

 

> DHL Freight’in Avrupa’daki örneklerine baktığımızda, en çabuk yol alan ve lider olan hangi ülke, kimi örnek alıyorsunuz?

- Avrupa’daki faaliyetlere baktığınızda hacim ve ciro olarak en büyük ülke Almanya, İngiltere, İsveç, Fransa ve İsviçre geliyor. Fakat örnek alma konusunda bütün DHL Freight ülkelerinin birbiri ile yarıştığını söyleyebilirim. Özellikle İsviçre’yi örnek aldığımızı söyleyebilirim. Kaliteli ve innovatif yaklaşımları, her sene yeni bir ürünle pazara girmeleri ile kendilerini örnek alıyoruz.

 

> Bu süreçte DHL yerli bir firmayı satın almayı düşündü mü?

- DHL Freight’in ilk işi bu pazara girdikten sonra pazarın dinamiklerini ve trendlerini tanımak, öğrenmek oldu. Bunu beklentilerimizin daha da üzerinde gerçekleştirdik. Pazarda çok önemli bir yere sahibiz. Pazarda hem ciro, hem de karlılık olarak yaklaşık bin 500’den fazla oyuncunun içinde ilk 15 firmanın içinde yer alıyoruz. Örneğin bazı rakiplerimiz hem kara nakliye, hem deniz, hem de hava kargo alanlarında faaliyet gösteriyor. Biz bu karşılaştırmayı yaparken rakip oyuncuların sadece kara nakliye bölümlerini esas alıyoruz. Grup olarak katma değer yaratacak stratejik satın almalara her zaman açığız, bunu düşündük ve bir pazar araştırması yaptırdık. Fakat 2009’a kadar ciddi bir atılımda bulunmadık. Nedeni, DHL Freight Türkiye olarak şu ana kadar beklentilerimizden daha hızlı büyüdüğümüz için inorganik katkıya ihtiyaç duymadık.  Belli bir büyüklüğe, tahminlerin de ötesinde daha çabuk ulaştık. DHL Freight, Türkiye’deki ticari sektörlere baktığınızda, bugün orta ölçekli şirketlerle aynı ciro büyüklüğüne ve eleman sayısına sahip. Ancak yaşanılan kriz neticesinde varlık fiyatları önemli derecede düştü. Bu bazı firmaları cazip bir hedef haline getirdi. Ana firmamız Deutsche Post, tüm dünyada bu tür hedefleri finansal ve stratejik olarak değerlendiriyor. Katma değer yaratacağına inanıyorsa gerekli süreçlere başlıyor. Türkiye’de belli başlı bazı şirketleri sürekli olarak mercek altında tutuyoruz. Önümüzdeki süreçte grup olarak Türkiye’de bazı stratejik adımlar atabiliriz.

> Uluslararası kara nakliyesinde, son yıllarda tekstilin zayıflaması ve firma sayısının artması ile karlılıklar çok düştü. Önceki gibi cazip değil. Bu dönemde DHL Freight yapısını kurdunuz. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Karlı bir yapı kurmayı başarabildiniz mi, kara nakliyesindeki uluslararası navlunlar nasıl olacak?

- Zamanlama olarak kar marjlarının baş aşağı yuvarlandığı bir dönemde bu işe girdik. Bu işe girmeden önce bir araştırma şirketine finansal ve stratejik pazar araştırması yaptırdık. Araştırmaların sonucunda gördükki pazarın değer yaratma gücü bundan 10 sene öncesi ile kıyasladığınızda inanılmaz zayıflamış. Dolayısıyla pazar cazibesini belli noktaya kadar kaybetmiş durumda. DHL’in, marka olarak bir vaadi var. Dünyanın bir numaralı lojistik devi, lojistiğin her alanında faaliyet gösteriyor. “Tüm müşterilerimizin lojistik ve taşımacılık alanında beklentilerini karşılayabilecek kapasiteye sahibiz” diyorsak, kara nakliyesinde de faal olmak ve en kaliteli olmak zorundayız. Bu sektörün karlılık figürlerinden bağımsız olarak alınmış bir karardır. Tabii ki bizim amacımız, verimlilik çalışmaları, süreç iyileştirme inisiyatifleri ile teknolojiye yatırım yaparak değer yaratmak. Eğitime, insana, teknolojiye yatırım yaparak, süreçlerimizi amansız bir şekilde iyileştirerek gerçekleştirme yoluna gidiyoruz. Pazarın ortalama yarattığı değerden daha fazla değer yaratma azmindeyiz. Üçüncü senemizde bunu gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Pazarın geleceğine bakacak olursak tabii ki pek parlak görünmüyor. Ekonomik kriz ve sonrasında da hızlı bir iyileşme beklenmediği için kimsenin kar marjında da çabuk iyileşmeler gerçekleşmeyecek. Teknoloji ve eğitime yatırım yapan, farklılık yaratan innovatif olan yeni ürün, yeni servis ve yeni süreç geliştiren firmaların pazarda değer yaratacağına inanıyorum. Bu şekilde hayatta kalacaklarını ve geleceğe ümitle bakacaklarını düşünüyorum. Kritik konu değer yaratabilmek. Bunun içinde farklılık yaratmak zorundasınız. Mutlaka innovatif olmak zorundasınız. Müşterilerinizin beklentilerini iyi analiz ederseniz, bu doğrultuda da müşterilerinize alternatif çözüm önerileri getirerek iş süreçlerini optimize ederseniz, kendileri adına siz değer yaratırsanız, bu değerden siz de payınızı alırsınız.

 

> Bu tesise ne amaçla geçtiniz, tesisin avantaj ve özellikleri nelerdir?

- Kuruluş dönemimizde kullandığımız tesis, ikinci senemizden sonra ihtiyaçlarımıza cevap veremez hale gelmişti. Kontrat periyodumuz biter bitmez yakın bir bölgede İkitelli bölgesinde ihtiyaçlarımıza önümüzdeki 5 sene boyunca cevap verebilecek bir tesise geçtik. Hem ihracat depomuzu buraya taşıdık, hem de ithalat mallarımızı indirdiğimiz gümrüklü antrepomuz burada. Gümrüklü antrepomuz outsource edilmiş durumdadır. 3 bin metrekarelik ithalat antrepomuz, 2 bin metrekare gümrüksüz ihracat depomuz var. Depolama ve iç dağıtım alanında kardeş kuruluşumuz DHL Supply Chain’in mevcut kapasitelerinden de faydalanıyoruz.

 

> İkitelli’deki tesisinizde gümrüklü ve gümrüksüz olarak ne kadar bir alanda hizmet veriyorsunuz?

- Toplamda gümrüklü antrepo, gümrüksüz depo tır parkı ve ofislerle birlikte 8 bin metrekarelik bir alandayız. Beklentilerimizi karşılayan bir kapasiteye sahibiz. Şu anda Avrupa’da 8 ülke ile direk parsiyel hattımız var. Bunlar Almanya, İsviçre, İtalya, Fransa, İsveç, Belçika, Hollanda ve İngiltere. Ortadoğu’da da tüm ülkelere Irak hariç hem ithalat, hem ihracat olarak parsiyel taşımacılığımız bulunuyor. Yüzde 53 ihracat, yüzde 47 ithalat gibi bir oranla çalışıyoruz. Parsiyel ve komple TIR diye ayırdığımız zaman ise yüzde 40-45 oranında parsiyel, yüzde 55-60 oranında komple TIR oranımız var. Pazardaki hacmin yüzde 75’i TIR, yüzde 25’i de parsiyeldir. 

 

> Seferleriniz tarifeli mi oluyor?

- Evet, çıkışlarımız haftanın belirli günlerinde. Perşembe, Cuma ve Cumartesi günlerine yoğunlaştık. Karşılıklı olarak araçlarımızı DHL Freight Avrupa ülkelerinin de yüklerini koyarak çalıştırıyoruz. Bu araçların yüzde 70’ini DHL Freight Türkiye, yüzde 30’unu DHL Freight Avrupa ülkeleri dolduruyor. Bizim amacımız bu oranı yüzde 50-50 daha sağlıklı bir oran haline getirmek. Satış ekiplerimizde Avrupa’daki ülkelere ziyaretler yapıp Türkiye hattının Avrupa ülkelerindeki satış ekipleriyle de pazarlamaya gayret ediyor.

 

> Taşıdığınız mallara baktığınızda, hangi sektörler önde gidiyor?

- Tekstil sektörü son senelerde toplam ihracat pastası içindeki payını kaybetmiş olsa da bizim için önemli bir sektör. Arkasından otomotiv, bilgisayar ve elektronik sektörü geliyor. Bunların hemen arkasından da metal ve makine aksanlarını söyleyebilirim. Dört temel sektör bizde önemli yer tutuyor. Tekstille ilgili ben karamsar değilim; tekstil yerini koruyacak, iki numaralı ihracat modeli olmaya devam edecek. Her ne kadar 2009 yılında önemli oranda yüzde 30’unda üzerinde küçülmüş olsa da 2010 yılında tekrar ivme kazanacak. Tekstil DHL portföyünde önemli bir yer tutacak, onun haricinde önümüzdeki 5 sene içerisinde elektronik ve bilgisayar sektöründe Türkiye’nin önemli bir ihracatı olacağına inanıyorum. Ortadoğu’nun önemi çok artacak. Türkiye’nin Avrupa ile kıyaslandığında ihracat pastasındaki payını çok hızlı artıracağına inanıyorum. Orantısal olarak Avrupa ile olan mal hareketlerimiz küçülecek. Bağımsız devletlerle olan mal hareketlerimiz artacak. Fakat en büyük artış Ortadoğu’da yaşanacak.

> Kara nakliye filonuzu outsource ettiniz. C2 Belgesi aldınız mı yoksa tedarikçilerle mi devam ediyorsunuz?

- C2 belgemiz yok, almayı düşünmüyoruz ve gerekli olduğunu da söyleyemeyiz. Türkiye’de C2 belgesi altında kayıtlı 40 binin üzerinde treyler var. C2 belgesi satın alıp kendi öz mal filonuzu oluşturmak sadece arzı artırmaktan başka işe yaramıyor. Bence talebi artırmaya odaklanmak gerek. Bu yöntem, çok daha verimli olacaktır. Arz - talep dengesi çok sağlıklı değil. Türk nakliyecilerini, Türkiye’yi desteklemek adına C2 belgesine sahip DHL kalite standartlarına uyumlu faaliyet gösteren kalite ve hizmet beklentilerini karşılayabilecek nakliyeci firmalarla çalışıyoruz. 2004’ten beri çalıştığımız nakliyeciler var. Birbirimizden memnunuz. DHL’in finansal gücü nakliyecileri her anlamda kollaması, işbirliklerini uzun soluklu hale getiriyor.

 

> DHL Express’in DHL Freight’e ne gibi katkıları oluyor?

- DHL dünyada ve Türkiye’de değişik alanlarda birçok sosyal sorumluluk faaliyetlerini götürüyor. Bu bağlamda DHL, 2001 yılında bir kampanya başlatarak Türkiye ihracatçılarını desteklemişti. Daha sonrasında da DHL Freight, 2005 yılında Turizm Bakanlığı ile ortaklaşa bir kampanya düzenleyip Türkiye’nin turizmine destek olacak şekilde TIR filolarındaki araçları fotoğraflarla brandalayıp, kaplayıp “Investors Love In Turkey” adında bir kampanya yapmıştı. Türk TIR’larını tüm Avrupa’da dolaştırarak Avrupalı turistlerin Türkiye’ye gelmesini sağlamada önemli bir rol üstlenmişti. Bu Avrupa’da da önemli derecede ses getirmişti. TIR’larımızın üzerini ilgili kampanyaya gönderme yapan brandalarla kapladık. Ben bu tür kampanyaların önümüzdeki süreçte de devam edeceğine inanıyorum. Her sene değişik kampanya yapma yönünde planlarımız var. Türkiye’nin Türk ekonomisini desteklemek amacıyla DHL Freight’in bilinirliğini artırmak amacıyla yapıyoruz.

 

> Yurtiçi taşımacılıkta ambarlar kargo şirketleri var, birde sizin yapınızda şehir içi ve şehirlerarası paket taşıyan firmalar bulunuyor. DHL Freight olarak yurtiçi taşımaya talip misiniz?

- Kısa vadede yurtiçi taşımacılık DHL Freight’in iş planında yer almıyor. Ancak pazardaki ilgimizi de kaybetmiş değiliz. Kara taşımacılığı faaliyetlerimizi sürdürürken yurtiçi taşımacılık pazarındaki gelişmeleri takip ediyoruz. DHL, bir sektöre veya bir pazara girecekse mutlaka değer yaratabileceği bir pazara girmek istiyor.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA